Basak Köyü Malatya ilinin , Hekimhan ilçesine bağlı 1550 metre rakımlı yarı plato görünümlü bir arazi üzerindedir.

Basak Köyü tahminen 16. yüzyılın ilk yarısında kuruldu. Köy tahminen 16. yüzyılın ilk yarısında kuruldu. 1560 tarihinde Basak, 6 vergi nüfuslu bir yerleşimdi. Bu 6 kişiden yanlızca birisinin arazi kullandığı görülmektedir. 4 kişi evli topraksız, bir kişi ise işsizdir. Köye biçilen yıllık vergi 1.200 akçedir. Vergiye tabi 6 kişinin adları ise şöyledir. Pir Nazar'ın oğulları İsmail ve Mansur, Mustafa’nın oğulları Ali ve İbrahim, Salih'in oğlu (Sali) Aşık ( Aşıt), Seydi Ahmet oğlu Hüseyin bu kişi Karaca köyünden Basağa daha sonraları yerleşen Dedelerden olsa gerek. Bir önceki kuşak, Pirnazar, Mustafa, Sali ve Seydi Ahmet olmak uzere 4 kişidir. Bu durumu ile Basak, yeni kurulmuş bir köy görümündedir.
Günümüzde Basak’da 5 sülale vardır: Aşıt-Uşağı, Şefeli-Uşağı, Hamus-Uşağı , Haydar-Uşağı ve Dedeler. Osmanlı vergi nüfusu listesinde 1560 Aşıit gibi özgün bir adın yer alması dikkat çekicidir. Bu ad aynı zamanda köyü kuran kişilerden birinin adı, belkide Aşıtın kendisidir.
Halkın anlatımına göre Basak, Güvenç Köyü arazisine yerleşmiştir. Köyün kuruluş aşamaşında Güvenç' le bir hayli çekişme yaşanıyor. Basaklıların bölgeye yerleşimi Osmanlı eğemenliğine geçmeden öncedir. Dedeler, Basak’a sonradan yerleşmiştir. Geldikleri yer, Yazıhan Karaca köyüdür. Hacım Sultan Ocağını temsil ederler. (1)
Birde Köyün yaşlılarının daha önce dedelerinde aktardıkları söylenceleri artaralım. Vahi İsmail ile yaptığımız sohbet ve bizim duyduklarımız 4 Gardaşın köye yerleşmeden evel eşkiyalık yaparak geçimlerini sürdürdüğü yönündedir. Bu gün Güvenç köyü bir başka gün Salıcık daglası gün başka bir köy basılarak bölgede barınmışlar. Bu yüzden köyün adı Basak ve köylülerin ismide Basaklı olarak anılmıştır. 90 lı yıllarda Ankara da yaşayan Basaklıların girişimi ile köyün ismi Başak olarak değiştirilmiştir. Bu dört kardaş kimlerdir neyin nesidir. Anadolu ya Türk akınlarının 9. yüz yılda başladığını ve bölgede giderek etkinliğini artıran Türk boylarının bulunduğunu gözönüne aldığımızda sorularımızın cevabı açıklığa kavuşmaktadır. Gerek konuştukları dil ve gerek taktıkları adlara baktığımızda ve de Köye daha sonra yerleşen Dedeler sülalesinin bunları Türk olarak andıklarını dahil ettiğimizde 4 Gardaşın kimlik sorununu kolayca çözülmüş olur.
1875 Yılındaçevrede şiddetli bir kış mevsimi yaşanmıştı. Köylü, yiyecek , içecek ve hayvan yemi sıkıntısına düşmüştü. çevrede karı eriten rüzgara Ağyeli adı verilir. Yakın zamana kadar, Ağyelinin esmesi için her yıl kömbeler pişirilerek yüksekce bir yerde toplanılır, yakarılır, tören sonunda kömbeler dagıtılır, birlikte yenir idi.
Köyümüzün yetiştirdiği Esiri Baba, Ağyel için şu şiiri kaleme almış. Oldukca uzun olan bu dörtlüklerden biz sadece üçünü aldık.
Deli Poyraz yüz tutturdu bıçağa
Dökülüyor coluk cocuk ocağa
Bu kar kaldı Agustosa sıcağa
Kerem edip ihsan eyle Ağyeli.
.....
Görmedik böyle kış duymadık adın
Komşuya gidemez papuçlu kadın
On evde bir kaldı yakacak odun
Kerem edip ihsan eyle Ağyeli.
.....
Sen bin iki yüz doksan bir tarih
Hem desitan oldu hem bir tevarih
Bu şiddetten gayri candan bizarih
Kerem edip ihsan eyle Ağyeli.
Kaynak: Hamza Aksüt ( Anadolu Aleviliğinin Tarihsel ve Toplumsal Kökleri) |